Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Devlet kadrolarına cemaat üyelerinin yerleştirildiği iddialarını yalanlayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya tepki gösterdi. Öztrak, "Atama İçişleri Bakanı, bu defa acaba hangi cemaate sahip çıkıyor" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun tarikat ve cemaat üyelerinin devlet kadrolarına yerleştirildiği iddiasına ilişkin, "Yalandır, provakasyondur" açıklamasını eleştirerek, "Abanın altından sopa gösterdi. 'Devleti ele geçirmek isteyen cemaat yok' diyor. Atama İçişleri Bakanı, bu defa acaba hangi cemaate sahip çıkıyor? Devletin birtakım noktalarını yöneten devlete sızan, devlette çöreklenen cemaatler yokmuş, İsmet Paşa’nın dediği gibi 'Hadi canım sen de!'" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan yardımcısı ve parti sözcüsü Faik Öztrak, MYK gündemiyle ilgili basın toplantısı düzenledi.
CHP'li Öztrak'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sivil yerleşim yerlerine saldırarak, kardeşlerimize karşı savaş ve insanlık suçu işleyen Ermenistan yönetimini bir kez daha lanetliyoruz. Gence'de şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralananlara şifa, ve tüm Azerbaycanlı kardeşlerimize de baş sağlığı diliyoruz. Kardeşlerimizin acıları, bizim de acımızdır. Azerbaycan toprağı olan Karabağ’da Ermeni yönetiminin işgali son bulmadan, Kafkasya coğrafyası huzur bulamayacaktır.
"Böylesine yapışkan, sürekli bir istihdam kaybıyla, daha önce hiç karşılaşmadık"
Bir yandan işsizlik, Bir yandan hayat pahalılığı evlerde huzur bırakmıyor. Bugün TÜİK Haziran-Temmuz-Ağustos dönemlerini kapsayan, Temmuz ayı iş gücü ve istihdam verilerini açıkladı.
TÜİK, internet sitesini yenilemiş. Yeni site maalesef pek kullanıcı dostu değil. Tablolara, verilere ulaşmak çok daha zorlaşmış. Umarız bu duruma kısa sürede bir çözüm bulunur. Temmuz’da 31 milyon 135 bin yurttaşımız, işgücünün dışında kalmış. Buna karşın işgücüne katılan nüfusumuz da, 31 milyon 491 bin kişi. Yani çalışma çağındaki nüfusumuzun yarısı, iş gücü piyasasının dışında kalmış. Böyle bir durumla daha önceki krizlerde hiç karşılaşmadık.
TÜİK'in makyajlı rakamlarına göre dahi, son bir yılda işini kaybeden yurttaşlarımızın sayısı, 1 milyon 254 bini buluyor. Ucube rejim iş başı yaptığından bu yana ise, 2 milyon yurttaşımızın işini kaybettiği anlaşılıyor.
Daha da vahimi son 21 ayın 19’unda, istihdamda kayıp var. Böylesine yapışkan, sürekli bir istihdam kaybıyla, daha önce hiç karşılaşmadık. Bir ekonominin en önemli başarı göstergesi, çalışmak isteyen yurttaşlarına iş ve istihdam sunabilmesidir. Bu ucube rejim, bıraktık millete iş ve istihdam sunmayı, milletin olan işini elinden aldı.
BAHÇELİ'DEN ÇIT ÇIKMIYOR
Peki, bu beylerin Çin ile bir kavgası mı var? Hayır. Hatta araları o kadar iyi ki, ne kendileri, ne de ortakları Bahçeli, Uygur Türklerine yapılan mezalime çıt çıkaramıyor. Bu zulmün önlenmesini isteyen uluslararası belgelere imza atmaktan çekiniyorlar. Peki, Rusya ile bir sorunları mı var? O da Hayır. Suriye’de 36 askerimiz şehit edildi. Moskova’ya hesap sormaya gittiler derken, Kremlin Sarayı’nın kapılarında bekletildiler. Sesleri çıkmadı.
Soruyoruz; Endonezya’yla, Hindistan’la, Meksika’yla, Güney Afrika’yla sorunları mı var? Bu ülkelerle de bilinen bir sorunları yok. Peki, Bizim paramız, bu ülkelerin paraları karşısında, neden değer kaybetti? Bunun nedeni çok açık: Beceriksizlik, kifayetsizlik, liyakatsizlik…
DAHA ÖNCE BÖYLE BİR TABLOYLA KARŞILAŞMADIK
Damat önce çıktı “Türk lirasındaki olağan üstü değer kaybı, Rekabet gücümüz artırıyor” diye sevindi. Bugün ağustos ayı ödemeler dengesi rakamları açıklandı. Getirdikleri OVP 'de, bu yılın tamamı için ön gördükleri cari açık, 24,4 milyar dolardı. Yılın ilk sekiz ayında gerçekleşen cari açık ise 26,5 milyar dolar oldu. Veriler açıklandıkça OVP'nin tüm hedefleri birer birer çöküyor. Yine bu yılın ilk sekiz ayında finans hesabından 4,5 milyar dolar, Net Hata Noksan hesabından ise 8 milyar dolar çıkış olmuş. Cari açık ve ülkeden kaçan paralar ise, döviz rezervi eritilerek karşılanmış. Yılın ilk sekiz ayında eritilen rezerv 39 milyar doları bulmuş. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, daha önceki hiçbir krizde böyle bir tabloyla karşılaşmadık. Kayınpederin ekonominin direksiyonuna getirdiği ve bu ekonomik buhranın sorumlusu olan damat, şimdi çıkmış; “Döviz kuru beni ilgilendirmiyor” diyor.
SALGIN FIRSATA ÇEVRİLDİ
Bu zalim yönetim Covid-19 salgınını bile, yandaşları için fırsata çevirdi. Nasıl mı? Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesini kullanarak. Afet, salgın gibi olağanüstü hallerde, idareye istediğiyle gizli, kapaklı masaya oturma imkânı veren “İstisnai ihale” yöntemini genel usul haline getirerek. Geçtiğimiz ağustosta, bu ihale yöntemiyle gerçekleştirilen en yüksek bedelli iş, kapalı kapılar ardında yandaş bir gruba gitti. İhaleyi verdikleri grup, havuz medyasının amiral gemisi ATV’nin de sahibi. Verdikleri ihale ne? Bandırma-Bursa-Yenişehir-Osmaneli Yüksek Standartlı Demiryolu İnşaatı ile Elektromekanik Sistemlerin Temini İşi Projesi. Yani salgınla alakalı bir hastane yapımı, aşı veya donanım temini işi değil. İstense açık ihale yöntemleriyle yapılabilecek bir iş. Peki, ihale bedeli ne kadar? 9,8 milyar lira. Yani yaklaşık 10 milyar lira.
"ATAMA BAKAN HANGİ CEMAATE SAHİP ÇIKIYOR"
Peygamberimiz, “Mümin aynı delikten iki defa ısırılmaz” buyurmuş. Yani insan gaflete düşüp bir kez aldatılsa da, ikinci kez aynı hatayı tekrarlamaz. Ama 18 yıldır bu ülkeyi yönetenleri, önüne gelen rahatlıkla kandırabiliyor. Hatalarından da ders almayı bilmiyorlar. Her kandırıldıklarında da “Allah affetsin, millet affetsin” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Ama kandırılmalarının bedelini milletimiz, canıyla, kanıyla ödüyor. Biz bunları yıllarca, devlete sızan “paralel devlet örgütlenmesi” hakkında uyardık. Bunlar o zaman çıktı “Cemaat devlete sızmış, buna kargalar güler” diyerek işi hafife aldı. Peki, sonra ne oldu? Millet, devletini sokaklardan topladı.
15 Temmuz’da 248 yurttaşımız yaşamını yitirdi. 2 bin 196 yurttaşımız yaralandı. Dün hizmet hareketi deyip, kapısını aşındırdıklarına, sonunda terör örgütü demeye başladılar. Yaşanan bunca acı olay varken hükûmetin İçişleri bakanı çıktı, “Herhangi bir inanç grubunun, devletin birtakım noktalarını yönettiği ve sızdığı değerlendirmeleri doğru değildir” deyip, bir de “Yalandır, provokasyondur” diyerek bunu söyleyenlere abanın altından sopa gösterdi.
İşte kargalar esas buna güler. Arşivler yerinde duruyor. Bugün bu sözleri söyleyen atama Bakan, daha önce neler söylüyordu. Kendisine ve milletimize hatırlatalım.
“Millet bir Fethullah Gülen çıkartır, bin Fethullah Gülen çıkartır. Millet bir Zekeriya Öz çıkartır, bin Zekeriya Öz çıkartır.Bu milletin temel değerlerine karşı gelmesinler. Sandıkta ona gereken cevabı verir. Fethullah Gülen ve Zekeriya Öz milletin gönlünde yerlerini almışlardır. Hizmetlerinin ne olduğu bellidir.”
Soylu daha birkaç yıl önce, “Bir Fethullah Gülen gider, Bin Fethullah Gülen gelir” diyor. Ve bu sözleri söyleyen kişiye, bugün FETÖ ile mücadele emanet ediliyor. O da çıkıp “Devleti ele geçirmek isteyen cemaat yok” diyor. Atama İçişleri Bakanı, bu defa acaba hangi cemaate sahip çıkıyor? Devletin birtakım noktalarını yöneten devlete sızan, devlette çöreklenen cemaatler yokmuş, İsmet Paşa’nın dediği gibi “Hadi canım sen de!