Bunun yerine öncelikle zihne gelen düşünceleri susturmak, bastırmak, bu düşünce ile savaşmak yerine bu durumu kabullenmek en temel etkendir. Bağışıklık sistemimizi çökerten en büyük etkenlerden biri strestir. Var olan durumu kabul etmek çok önemli olmak ile birlikte; bu süreçte zihinde sürekli olumsuz senaryo üretmek, felaket senaryoları kurmak, yoğun kaygı ve panik havası içinde olmak stres seviyesini yüksek tutmaya bu da kişide olumsuz bir ruh haline neden olabilmektedir. Haberleri öğrenmek herkes için çok önemli fakat sosyal medyada olumsuz birçok haber paylaşılmakta ve bu tarz haberlere fazlasıyla maruz kalmak kişide kaygıyı arttırmaktadır. Bunun yerine haberleri doğru kaynaklardan, kısıtlı bir zaman diliminde takip etme zihninizin sürekli kötü senaryolar yazmaması adına önemlidir.
Bütün olabilme, ortak duyguları paylaşabilme bu süreçte çok önemlidir. Sosyal ilişkileri canlı tutabilmek önemli, teknolojinin gelişmesi ile birlikte online platformlardan yakınlarınızla ve sevdiklerinizle canlı sohbetler gerçekleştirmek; bu krizi bir fırsata çevirmek ve süreci bir nadas olarak görüp kişisel gelişime önem vermek, uzun zamandır yapmak istediğiniz şeyleri yapmak (kitap okumak, film izlemek, spora başlamak, yoga&meditasyon yapmak, müzik dinlemek ya da varsa bir enstrüman çalmak, kendinize bir hobi bulmak ve yakınlarınızla sohbet etmek)” dedi.
Zihnin yaşanan hiçbir şeyi unutmadığını vurgulayan Kırna, “Yoğun kaygı havasının hakim olması, telaş, panik gibi durumlar kişi için “tehlike var” durumunu içselleştirmesine neden olmaktadır. Bu süreçte durumu kabullenerek işe başlamak ve bu durumda “Ben ne yapabilirim”e odaklanmak çok önemli. Yapmanız gereken tüm önlemleri alarak, gerek uzmanlardan gerek medyadan korona virüse karşı korunmak ile ilgili yayınlanan önlemleri alarak, kişisel hijyene dikkat ederek, sosyal izolasyon ve uyulması gereken kurallara uygun hareket ederek aynı zamanda panik ve kaygı havasından arınarak beden ve ruh sağlığımızı iş birliği içinde hareket ettirmek önemlidir” açıklamalarında bulundu.